18 Ekim 2015 Pazar

Çalışan Annelerin Haftasonu..

   Dikkat ederseniz Çalışan anne dedim Çalışan kadın demedim yoksa o konuya değinirsek ev temizliği,yemek,alışveriş,kendine zaman ayırma,eşinle vakit geçirme...gibi uzayıp giden bir liste var ki gerçekten hiç bahsetmek istemem.. Ben kadınların annelik yönünün haftasonu nasıl geçiyor ve çocuklarla ilişkisi konusuna özellikle değinmek istiyorum..

  İkinci kızımı da 3 yaşına getirdikten sonra artık gönül rahatlığıyla (okul müdürünü sütüydü,yemeği,kıyafeti her türlü kıl tüy için 7/24 arayan bir anne olarak tam olarak gönül rahatlığıyla olmasa da..) iş hayatına geri dönme zamanım geldiğine kanaat getirerek bir kaç haftadır yoğun bir tempoya girmiş bulunuyorum.

  Nasıl geçer bir annenin haftasonu?? Her sabah çocuğunu erkenden sıcak yatağından kaldırıp saat 7:00de okula bırakıp akşam 19:00da almak zorunda olmanın vicdan azabıyla her haftasonunu çocuklara adamak istemesi kaçınılmaz tabii.. ama gerçeklere gelince, iş kadınlarından nerdeyse superman olması beklendiği için bu zamanın nekadarı çocuklara kalıyor orası tartışılır doğrusu.. haftasonunun ne kadarı tatil hakkınız o da ayrı bir mevzu ama cumartesi çalışmayan şanslı kesime giriyorsanız aslında cumartesinin de gerçek anlamda tatil değil full time koşturma günü olduğunu bilirsiniz ama en azından pazar günü dinlenme şansısınız oluyor..

  Aslına bakarsanız asıl bahsetmek istediğim konu şu ki çevremde gözlemlediğim kadarıyla yukarda da bahsettiğim vicdan azabının eşliğinde çoğu anne zaten sınırlı olan zamanını çocuklarla eğlence merkezlerinde avm lerde koşturarak geçiriyorlar. Tabii ki iyi niyetle yapıyorlar ona sözüm yok ama bunun ne çocuklar ne de anneler için çok verimli bir haftasonu olduğunu düşünmüyorum çünkü hem anneler birşeylere yetişme stresiyle geriliyorlar hem de fiziken dinlenememiş olarak haftaya başlıyorlar. Çocuklar yönünden bakarsanız onların da asıl istediği annesiyle verimli bir zaman geçirmek..öyle uzun boylu faaliyetler yapmaya da gerek yok onlara zaten okulda doyuyorlar sadece sarılıp oturmak ve onlarla sohbet etmek bile yeterli..hatta küçümsemek yanlış olur çocukların en çok istediği şey bu bence..birkaç haftadır  haftasonları sabah kalktığımızda kucağımdan ayrılmak istemediklerini gören biri olarak bunu gayet içten söyleyebilirim...O yüzden sabahları onlarla yatakta 1 saat oynayın ,onlara sarılın bol bol.. inanın çocukluklarına dair sadece bu kalıcak akıllarında, gidemedikleri eğlence merkezleri değil...

14 Ağustos 2015 Cuma

Sıcak yaz günlerinde muazzam bir lezzet..

Limonatayı pek de sevmeyen biri olarak gönül rahatlığıyla iddia edebilirim ki böylesine bir lezzete daha önce rastlamadım..üstelik öyle pratik bir tarifi var ki şu sıcak yaz günlerinde hazır aldığınız limonata ve meyve suları için pişman olucaksınız..

Malzemeler:

2 adet limon,
1 adet portakal
2 su bardağı kadar şeker(daha az da olabilir göz kararı ve ağız tadına bağlı.. Ama şunu söylemeliyim ki sırf limon suyundan  yapılan limonata kadar şekere ihtiyaç duymuyorsunuz.)
3lt su
Bir tutam taze nane yaprağı

Yapılışı:

Portakal ve limonları rendenin en ince yeriyle rendeliyorsunuz. Rendelediğiniz kabukları şekerle iyice yoğuruyorsunuz ve yarım saat ya da 1 saat kadar bekletin. (baknz.  Foto)
Kabuğunu rendelediğiniz portakal ve limonların beyaz kısmını mutlaka bıçakla soyun. (bknz. Foto) Soyma işleminden sonra portakal ve limonun suyunu şekerli kabukların üzerine sıkın. Üzerine 3 lt suyu ilave edip iyice karıştırın ve nane yapraklarını da içine atarak buzdolabında en az 1 saat beklettikten sonra servis yapın..

Afiyet olsun..

"Bana adını sor"izlenmesi gereken bir film..

Klasik  bir konusu var ama başarılı bir şekilde kurgulanmış.. İçindeki duyguları hissettiriyor yani bol bol ağlamak isteyenler için iyi bir seçenek..

Yetimhanede büyüyen iki çocuktan kız olanı, oğlana çocukluğundan beri aşıktır ama çocuk maalesef başka bir kıza aşık olur.. Çocuk genetik olara annesinden alzaymır a çok benzeyen bir hastalık almıştır ve gün geçtikçe kasılmalar artar ve çevresindekileri unutmaya başlar.. Sonunda sevdiği kız da onu terkeder ve çocukluğundan beri ona aşık olan yasemin ona bakar.. İşte burda gerçek aşk sorusu çıkıyor insanın karşısına, asıl olan vefa, sadakat mi diyorsun ve bunlar başıma gelse ne yapardım diye sormadan edemiyor insan kendisine..

Sonu da dramatik bir şekilde bitiyor ama tekrar tekrar izlemek isteyebileceğim bir film.. Kesinlikle tavsiye ederim..

İçinizde bir müziğiniz olsun.. depresyon mu o da ne?

Bir müziğiniz olsun içinizde nerde nezaman olursanız olun dönüp içinize baktığınızda güzel şeyler fısıldasın size..

Sabah kalkınca içinizdek ritme bakın o size söyler gününüzün nasıl geçeceğini.. Dinleyin bakalım nihavent mi, rock mı, jazz mı? Türü hiç önemli değil yeter ki neşenizi, enerjinizi yerine getirsin..

Öyle bangır bangır müzik dinlemekten bahsetmiyorum,  o şekilde yakalanmaz o ritim.. Nasıl mı olur? İçinizde hiçbirşey bırakmayarak.. Bir gün ağlamak mı geliyor içşnizden? Yataktan kalkmak istemiyor musunuz? Çok mu canınız sıkkın? Hemen sarılın kağıda kaleme içinizden gelenleri yazın, dökün içinizi.. Duygusal bir film açın ağlayın böğüre böğüre.. Bakın bakalım ertesi gün sabah kalktığınızda içinizdeki müzik ne çalıyor, farkı göreceksiniz..

İnsan  herşeyden öne kendini mutlu etmeyi bilmeli gerisi sonra gelir zaten ama önce mutlu olmak zorındayız ki yaşama isteğimiz olsun, çocuklara, eşimize, sorumluluklarımıza karşı enerjimiz olsun..

Bir amacı olmalı insanın bu hayatta.. Programlı olmalı hayatı.. Tabii ki başımıza ne gelecek Allah bilir ama öyle diye kendimizi hayatın akışına bırakmyı ben doğru bulmuyorum..

Bir programınız olsun her gün. İlla büyük şeyler anlamayın dediğimden her sabah kalktığınzda o gün ne yapacağınızı bilin.. Küçük küçük hedefleriniz olsun.. Ne iş yaptığınız ne olduğunuz hiç önemli değil. Benim yoğun çalıştığım zamanlardan kalan bir alışkanlık belki ama haftalık ne yemek yapacağım bellidir, sabah kalkınca o günkü iş rutinim ve haricinde çocuklarla veya arkadaşlarla ne yapacağım bellidir.. Hangi saate kadar ev işlerini bitirip hangi saati kendime ya da çocuklara ayıracağım da.. Aksi olursa kendimi boşlukta sallanıyormuş gibi hissederim..

Çocuklarımza da programlı olmayı öğretmeliyiz bence.. Saçma sapan programları olsun ama olsun.. Sabah kalkınca sorun bugün ne yapmayı düşünüyor parka mı gitmek istiyor, resim mi çizecek, çizgi film mi izleyecek?

Çoğu ev hanımını depresif ruh halinde görüyorum hayır monoton bir hayatınız var diye öyle olmak zorunda değilsiniz.. Sabah kalkın, spor yapın, ya da müziği açın göbek atın gerekiyorsa enerjinizi yakalamak için ne gerekiyorsa yapın, silkinin kendinize gelin.. Ütü mü yapmanız gerekiyor? müzik eşliğinde çocuklarla beraber oynayarak yaptım bugün ütüyü.. Sonuç ne oldu? Çocuklara sorarsan anneyle oyun oynadılar, bana sorarsan müzik eşliğinde stres attım ne o da ne? Ütü de yapılmış bu arada.. Oooh bu sıcakta söylene söylene başıma ağrılar gire gire yapacağıma arada kaynadı gitti:)))

Küçücük çocukları kendinden geçmiş, amaçsız, şimdiden depresif görüyorum.. Önce biz kendimize çeki düzen vereceğiz yoksa çocuklar bizim ruh halimizi yansıtıyolar zaten..

Kendi kendini mutlu etmeyi bilen, hedefi, programı olan, sorumluluk duygusu gelişmiş çocuklar yetiştirirsek başka hiçbirşey öğretmeye gerek yok zaten o çocuklar her konuda başarılı olurlar..

17 Haziran 2015 Çarşamba

İkbal Termal Spa& hotel hatıraları..




     Afyon da tatil yapacaksanız ve 5 yıldızlı  termal hotel de bir tatil düşünüyorsanız kesinlikle İkbal termal otel i tavsiye ederim..

Kalite olarak gerçekten gönül rahatlığıyla  herşey  1.sınıf diyebilirim..

Odalar ve otelin heryerinde en kaliteli malzeme kullanılmış ve görebileceğiniz en temiz otellerden..heryer mermer ve gıcır gıcır..




Yemeklerin lezzeti anlatılmaz yaşanır her öğün et ve balık çeşitleri hem bol hem de bütün yemekler en ksliteli restourant formatında, servislerve hizmet müthiş..Sucukları hiç anlatmıyayım..  Açıkçası buraya gelmeden önce fiyatlar termal otele göre çok yüksek gelmişti ama geldikten sonra sebebini anladım.. 

Yalnız kesinlikle tam pansiyon gelmenizi tavsiye ederim, bizimki öyleydi öğle yemekleri çok sakin oluyor ve istediğiniz zaman cafede çay kahve sınırsız içebiliyorsunuz, yarım pansiyonlarda sadece ikindi çayı ve öğle yemeği yerine, kek, poça tarzı servisler var.. 

1 açık erkek bayan karışık havuz, 1kapalı bayan havuzu, 1 kapalı aqualı karışık havuz ve 1 termal havuz var, havuzlar gayet temiz.. Benim gibi güneşlenmek için açık bayan havuz beklentisi olan varsa maalesef bayan havuzu kapalı alanda o konuda aradğımı bulamadım.. 

Spa merkesi gayet güzel, fitness salonu çok büyük ve aletler yepyeni kullanmaya kıyamıyor insan..spor hocası ve diyetisyen var, yağ ölçümü de yapılıyor..

Gece alkolsüz eğlence arayanlar için night club da var.. Ben uğradım mezuniyet gecesinden gelen gençler vardı ve   bayağı eğleniyorlardı😊
Ayrıca canlı müzik de her akşam var.. 


Çocuklar için mini club hizmeti gayet güzel, oyun alanı çok büyük çocuklar hiç sıkılmıyor. Çocuklara ilgi alaka da gayet profesyonel. Ama 4 yaş altı velisiz alınmıyor maalesef.. 



Bahçedeki oyun alanı



İkbal den çıkar çıkmaz yine İkbal in kendine ait olan Afium outlet çarşısı var hem eski Afyon evlerinin şeklinde yaparak eski dokuyu korumuş hem de beymen, koton, mango, mavı jeans, lacoste, nike, english home, madam coco gibi arıyacağınız bütün markaların outlet mağazaları var.. Yani  hem avm gibi aluşveriş yapıp hem de kapalı alanda kalmadan hava alıyorsunuz.. Dinlenebileceğiniz Mado, Özsüt gibi cafelerin yanısıra  kaliteli restourantlar  da var.. Açıkçası ben en çok çarşıyı beğendim.. 




Aktiviteler ve eğlence çok fazla değil ama istediğiniz sakin, huzurlu, dingin, lezzetli ve kaliteli bir tatilse aradığınız yer burası diyebilirim.. 



Magesty Mirage Park Resort'tan hatırımda ve gönlümde kalanlar..


Tatiller biter,fotoğraflar kalır...yediğim içtiğim benim oldu ben size gördüklerimi anlatayım😉 memnun olduğum olmadığım noktaları anlatayım ki en kısa zamanda siz de gidin😄

Bol fotoğraflı bir anlatım olsun ki görsellerle pekiştirelim.. 

Ben 2 küçük çocuklu bir anne gözüyle anlatacağım siz de ona göre dinleyin.. 

Magesty Mirage Park Resort, Magesty grubunun Kemer Göynük'teki 5 yıldızlı otellerinden biri..Gördüğüm kadarıyla  Otel müşterilerinin %70i Rus, %10ingiliz,%10türk,%10diğer milletler diyebilirim.. 

Otelin mevkii gerçekten güzel hem dilerseniz yeşillikler içinde bir tarafı dağlara bakan, portakal ağaçları içinde   huzur bulabileceğiniz kadar şehirden uzakta, dilerseniz de otelin kapısından çıkar çıkmaz Göynük çarşı ya girebileceğiniz kadar şehrin içinde.. 

Dışarda aquasıyla beraber 2 büyük yetişkin havuzu ve 2 büyük çocuk havuzu,  içerde de 1 adet yetişkin havuzu mevcut.. Havuzları gerçekten şuana kadar gördüğüm en temiz havuz diyebilirim(bone takma zorunluluğu olmamasına rağmen) Üstelik bazı otellerin yaptığı gibi insanın genzibi yakacak kadar klor basılmamış suyuna, hiç rahatsız etmiyor.. 



Çocuklar havuzdan çıkmadan doyasıya oynadılar ve çok şükür mikrop kapmadılar. (her tatil sonunda hastaneye taşınmaktan fenalık gelmişti) 

Gölet yanında, havuz başında, yeşillik alanda olmak üzere müsait olan her yerine cafe yapılmış olup 2 adımda bir oturup insana çay, kahve içme ihtiyacı hissettiren cazibeli mekanlar.. 



Yemeklerin çeşidi ve lezzeti gerçekten mükemmel.. Orda kaldığumız süre içinde her öğlen ve akşam balık ve ızgara et çeşitleri yemekten benim gibi et aşığı birine bile sebzeyi özletti.. 
Ayrıca tatiliniz boyunca 1 kere ücretsiz olarak alacarte restorant dan rezervasyon yaptırıp müthiş bir yemek keyfi yaşıyabiliyorsunuz. Menüler mükemmel, italyan restourant, balık restourant ve türk testourant dan dilediğinizi seçebiliyorsunuz gerçekten menüler 1. Sınıf.. Biz balık restorantı seçtik ama size tavsiyem rezervasyon için erken davranmanız, yer kalmayabilir.. 

Ben özellikle etlerde pişirilirken alkol kullanılıp kullanılmadığını müdüre de aşçıya da sordum. Normalde sınırsız alkol olan ve genel olarak alkol kullanan insanlara hitap eden bir otel olmasına rağmen sadece ortada şarapla birlikte pişirilen et dışında yiyeceklerde  alkol kullanmadıklarını söylediler. O tür yiyecekleri özellikle herkesin içinde yapıyoruz ki alkol kullanmayan müşterilerimiz tercih etmesinler dediler.. 





Biz çok fazla katılmasak da ilgilenenler için gece canlı müzik, disco, akşam çeşitli gösteriler de mevcut.. 





Denizin temizliğini zaten söylememe gerek yok Akdeniz.. 



 Dilediğiniz yerde türk kahvesi de dahil olmak üzere istediğinizi içebileceğiniz gibi hamaklarla dolu yeşillik alanda da gözleme ve piknik  keyfini sunuyor.. 
 


Bulduğum eksiklere gelince, baştan belirttiğim gibi 2 çocuklu bir anne olarak mini club hizmetini çok beğenmedim.. 4 yaşından küçükleri velisiz almadıkları için Azra yı maalesef kısa süreli bırakabildim ama Serra 5 yaşında olduğu için onu bıraksam da çocuklara çok profesyonel bir ilgi olmadığını gördüm şöyle ki boya kalemleriyle boya yaptırıyolar ya da çizgi film açıyılar, bahçesinde parkı var orda oynatıyorlar fakat çocukları bırakıp aldığınız esnada çok da dikkat edilmediğini farkettim ve hoşuma gitmedi zaten kalabalık bir ortam ve çok fazla Rus olduğu için mini club çalışanlarının bile çoğu Rus, sadece 1 görevli türk var.. Ben bu konuda otele de şikayetimi bildirdim sizin de bilginiz olsun.. Ama her akşam çocuk animatörleri mini disco ile ya da ayrıca ücretli etkinlik köşesinde de farklı aktiviteler snuyor yani çocuklar hiç sıkılmıyor.. 

Eşimin tek beğenmediği nokta da fitness salonunun küçük olması, aletleri çok yeterli bulmamış sanırım.. 

Türk hamamı ve ayrıca ücretli spa ve masaj hizmetleri de var.. 


Ayrıca günü birlik turlara da katılmak mümkün, biz Olympus telefrikle dağın tepesine çıktık ordan Ulupınar şelale restourant a ve ordan da Olympus antik kent ve plajına gittik bir günde 4 mevsim yaşadık diyebilirim eşsiz bir zevkti kesinlikle tavsiye ederim.. Koyları gezmek isterseniz tekne turları da var..


Olymous antik kent


Olympus telefrik top of the mountain


ULUPINAR ŞELALE RESTOURANT



28 Mayıs 2015 Perşembe

Belki biraz garip ama etkili eksiksiz valiz hazırlama teknikleri..

   Her gün hava birgün şöyle bir gün böyle ısınmadı derken tatil sezonu da geldi çattı yuppy!!

   Tatile gitmek iyi hoş güzel de siz de benim gibi valiz hazırlamaktan nefret eden tiplerdenseniz bunu hem kendiniz için eğlenceli hale getirebilir hem de her seferinde birşey unutmaktan kurtulabilirsiniz..

  Çocukların eşyaları, ıvır zıvır bütün aile fertlerinin teferruatları derken oraya gittiğiniz de bu da unutulur mu yahu demeniz hiç de anormal değil..

  Öncelikle valiz hazırlığına başlamadan kafanızda ana kategoriler belirleyin ve onları not alın örneğin: Plaj, Banyo, yol, giyim, ecza, yemek  gibi.
Bu ana kategorilerin içinde örneğin plaj için gereken ne varsa detaylı hazırlayın, banyo için alınacaklar, yolda lazım olacaklar, ecza olarak sizin ve çocukların ilaçları gibi tek tek kategori bazında hazırlayın.

  İkinci ve zevkli aşama ki bu da hazırladıklarınızın sağlaması gibi olacak: tatilinizden 1gün hayal edin şöyle ki, sabah kalkıp yüzümü yıkayıp dişimi fırçaladım(hemen soruyoruz kendimize fırçayı, macunu aldım mı?) örneğin çocuklarla plaja iniyoruz yanımızda neler var düşünün! (çocuğun plaj kovasını, kolluğunu, mayosunu, gözlüğünü, şapkasını aldım mı gibi:))

Son olarak da kıyafetlerinizi yanınıza alırken kombinleyerek koyun valize.. yani hangi pantolonla hangi gömleği giyeceğim, hangi aksesuarı takacağım, hangi ayakkabıyı giyeceğim, kullanıyorsanız hangi eşarbı takacağım... Bu hazırlarken belki zor gelecek ama hem gereksiz ve rastgele eşya taşımanıza gerek kalmıyacak hem de orada hiçbişey düşünmeden çıkarıp giyeceksiniz...

   Bu arada çocuklu anneler için eğer siz de bizim gibi uzun yola arabayla çıkacaksanız yolda onları oyalamak için yanınıza oyuncak, yiyecek v.s almayı ihmal etmeyin..

Hadi iyi tatiller herkese...